29.06.2012

29 Haziran 2012 Cuma


Rektör Prof. Dr. Davut Aydın
Priştine Üniversitesi'nde 
Anadolu Üniversitesi’nin Balkanlar açılımı…
Anadolu Üniversitesi'nin Balkanlar ve Rumeli  Eğitim-Öğretim Hizmetleri Sonbahar'da Başlıyor

Prof. Dr. Davut AYDIN
Anadolu Üniversitesi Rektörü


Rektör Prof. Dr. Davut Aydın
Anadolu Üniversitesi Bulgaristan'a açıköğretim hizmeti vermeye hazırlanıyor. Rektör Prof. Dr. Davut Aydın'ın başkanlığındaki bir heyet konuyla ilgili olarak Bulgaristan'daki üniversiteyle irtibata geçti.
Bulgaristan'daki temaslarının ardından Makedonya'da da görüşmeler yapan Rektör Prof. Dr. Davutoğlu çalışma ziyaretlerinin Kosova ayağında da Anayasa Mahkemesi Üyesi Altan Suroy,Priştine Üniversitesi Rektörü Müje Rugova, Kosova Eğtim bakanı Rame Buja, Kosova Kamu Yönetimi Bakanı Mahir Yağcılar ile görüşmeler yaptı. Yoğun görüşme trafiği içinde Dünya Hali'ne de zaman ayıran Aydın Türkiye'nin Sesi mikrofonlarına konuk oldu ve çalışma ziyaretini değerlendirdi.

 Yayından:
''Bildiğiniz gibi biz 26 yıldan beri Köln  merkezli 22 ülkede açık uzaktan öğretim programları sunuyoruz vatandaşlarımıza ayrıca Milli Eğitim Bakanlığının açık öğretim açık lise programlarını yürütüyoruz ayrıca buna işletme yüksek lisansının yanı sıra iktisat ve konaklama işletmeciliğini de ekledik ayrıca geçen yıl bunun dışında Azerbaycan' da bir program başlattık açık ve uzaktan öğretimi Azerbaycan'a taşıdık. Köln , Azerbaycan ve Baku merkez olmak üzere şu anda 1200 öğrencimiz var eğitim ve öğretim görüyorlar.Bu sene haziran döneminde de bir kaç hafta önce TRT okullarında canlı yayınlanan programda mezuniyet programıyla da diplomalarını aldılar.                   
 2 yıllıklar mezun oldu bu sene giderek artacak şimdi buna geçen yıl ayrıca Batı Trakya'da görüntü ilave etmiştik şimdi sıra geldi Bulgaristan , Makedonya ve Kosova' ya sıra geldi o ne denle açık ve uzaktan öğretimi Türkçe konuşan , Türkçe bilen bütün bu coğrafyaya yaymak istiyoruz.Uzaktan açık öğretim yeri , üniversite olarak yaygınlaştırıyoruz.Avrupa'ya , Anadolu Üniversitesinin eğitimini öğretimini ayağınıza getirdik.Anadolu Üniversitesi Türkiye' nin en iyi gelişmiş iletişim fakültesine sahip.2012 yılı akademik yılını geliştirip hizmete sokmak istiyoruz.Batı Avrupa'da Köln' de TRT ile işbirliği halinde orada Anadolu üniversitesini kuruyoruz ve aynı zamanda Avrupa' da yayına da başlamış olacağız.                                           Global bilgi öğretiyoruz , evrensel bilgi istiyoruz ve bu evrensel bilgiyi bütün bir coğrafyada başlamak istiyoruz.Şuanda Avrupa'da en iyi 40 Üniversitesinin içerisine girdik.''
Rektör Prof. Dr. Davut Aydın


İlgili bağlantılar:
Kültürü korurken 
aynı zamanda uyum sağlamak 
mümkün müdür?

Dr. A. Atilla Doğan
Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi

A. Atilla Doğan
"Türklerin Avrupa'ya işgücü olarak gönderilişinin üzerinden 50 yıl geçmesine rağmen, Avrupa ülkelerinde yerleşmeye karar vermeleri yani göçmen olmayı tercih etmelerine yönelik net bir tarih vermek güçtür.
Her ne kadar 80'li yılların ikinci yarısı denilse de, bunu 90'lı yılların ilk yarısı olarak da ifade edenler bulunmaktadır.

1961'den 1985'e kadar geçen sürede, misafir ve geçici işçiler olarak bakılan bu büyük kitlenin, son 20 yıldır göçmenler ve göçmen kökenli aile çocukları olarak anılmaya başlamasıyla birlikte sorunların ve taleplerin yapısı da değişmiştir.

Göçmen kökenli toplum olarak söz edilen insanımız arasında Avrupa ülkelerinde yaşarken oluşan ve/veya oluşturulan sosyal ve kültürel ayrışma sonucu; toplumumuz,  din, dil, kültür ve sosyal algılama süreçleri yönünden ayrışık bir yapıya dönüşmektedir.

Bu yapı üzerine inşa edilmek istenen uyum politikalarının kısa geçmişine baktığımızda; Avrupa ülkelerindeki toplumlarla eşit ve birlikte yaşamak hedefinin ötesinde amaçlar taşıyan bir uyum(!) amaçlandığı görülmektedir.

Peki göçmen kökenli toplum buna karşı ne yapmalıdır? İlk 25-30 yıl süresince cemaat yaklaşımı ile yalnızlığa karşı, çaresizliğe karşı içine kapanma ve dışa karşı savunma temeli üzerine kurulu göçmen toplum yapısını yaşanılan ülkenin toplumuna ve kültürüne nasıl açmak gerekir?

'Hem kültürü korumak hem de uyum sağlamak mümkün değil, göçmenseniz artık gemileri yakacaksınız, yoksa geri dönün" diyen bir kesimin tezlerini çürütmek için neler yapmak gerekir?

Bu aşamadan sonra eğer içine kapanmak çözüm değilse, köken değerlerini tamamen reddederek göç edilen toplumla birlikte yaşamak nereye kadar çözümdür?"
Daha fazlasını dinle: A. Atilla Dogan
.............................
Yabancı toplumlarda 
ergenlerin sorunları ve kimlik - 2

Seda Haran
Uzman Psikolog

Seda Haran
"Ergenlik, kimliğin geliştiği bir dönem. 
Arkadaş grubu içinde kabul görmesi son derece önemli.
Kendine ilişkin sorular sormaya başlıyor. Dışarıdan gelen bilgilere de çok ihtiyacı var. Dışarıdan gelen olumlu sözler kendine güven kazanmasını sağlıyor. 
Olumsuz sözler ise kendini sorgulamasına, benlik saygısının azalmasına neden oluyor. 
Sivilcesi çıktığında, saçları yatmadığında kendisini çok kötü hissediyor. Bu da bütün yaşamını olumsuz etkiliyor.
Anne baba bu dönemde çok fazla baskı yaparsa, dışarıda daha yanlış arkadaşlıklar kurmaya başlayabiliyor.


Anne babalar daha anlayışlı olmalı. Ergen mutlaka doğruyu bulacaktır. Ufkunu daraltacak şeyler yaptığınızda doğruyu bulmasını zorlaştırırsınız.


Aileler tehlikelerden korumak anlamında çok fazla koruyucu davranabiliyor.
Burada belirli bir derece esnek olmak gerek. Çok fazla baskı uygulamadan uzaktan takip etmeli.
Çocuklarımızı destekleyelim ve yaptığı iyi şeylerden övgüyle söz edelim."
Daha fazlasını dinle: Seda Haran

26.06.2012

Dünya Hali - 27 Haziran 2012

Almanya Türk Toplumunun eğitim sorunu mu var, yoksa Alman medyasının başka bir sorunu mu?

Türkler Alman medyasının iddia ettiği gibi eğitim konusuna önem vermiyorlar mı?
Türk ailelerin eğitim durumu çocukların başarısını nasıl etkiliyor?
Alman Eğitim sisteminde sadece Türkiye kökenli göçmenler mi başarısız?
Alman eğitim sistemi herkese eşit fırsat sunuyor mu?
Ebeveynlerin eğitim durumunu iyileştirmek için neler yapılabilir?

Malik Karabulut
Hamburg Türk Veliler Birliği Başkanı

Yayından:

"Medyanın söyledikleri tamamen asılsız.
Bizim insanımızın öyle bir yapısı var ki, az kazansın ya da çok kazansın, çocuğuyla ilgili okulda bir sorun olduğu takdirde arabasını,herhangi bir malını mülkünü satar, yeter ki çocuğum okusun mantığıyla yaklaşan bir insanımız var.
Ben III. nesilim, çocuklarım IV. nesil.
Çoğu Türk'ün Almanca'da sorunu yok. Çoğu Türk'ün sorunu Türkçe.

"Almancası iyi olan çocuklar nasıl olur da bu eğitim sistemi içinde istenilen yere gelemez?
Adil olmayan ortamdan dolayı çoğu kişi Türkiye'ye dönmeye başladı.
Ana-babalar kendilerine göre bir çözüm üretmeye çalışıyor.

"Basın son yıllarda ırkçı bir tutum içine girdi. Gidişat iyi değil. Avrupa'nın finansal sorunları da derinleştikçe eğitim ve sosyal alanlardan kesinti yapılmaya başlanıyor.
Durum böyle iken medyanın göçmenlerin eğitim  sorunun öne çıkarması ırkçılıktır."
Almanya'da nitelikli öğretmen açığı var. Çocuklarımız öğretmenliğe ilgi duyuyor. Başarısızlık genlerle ilgili değil. Çocuklarımıza fırsat verilmesi gerekiyor.
Anne babalar çocuklarına anadil Türkçeyi öğretmeliler aynı zamanda uluslararası dil olan İngilizceyi de öğretsinler."

Daha fazlasını dinle:
Malik Karabulut_İsmail Güven

Mete ATAY
Almanya Türk Öğretmenler Federasyonu Onursal Başkanı

Yayından:

Mete Atay
"Bazı haberler Türk velilerinin çocuklarının eğitimiyle yeterince ilgilenmediğini ileri sürüyor. Bunlar tamamen uydurma. Geçmişe ilişkin şeylerdi. Türk veliler çocuklarının başarılı olması için elinden geleni yapıyor.

"Dil yetersizliği vardı, sistemi bilmiyorlardı.Orada kalıcı olduklarını düşünmediğinden ekonomik ağırlıklı düşünüyorlardı.
Ama artık durum böyle değil. Velilerin en az %80'i çocuklarının iyi bir eğitim alması için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Bu görüşe katılmıyorum ve bunun yanlış olduğunu ispatlamak gerekiyor.

"Okul bahçesine baktığımda Alman velilerden çok Türk velileri görüyoruz.
Ekonomik sıkıntılardan en fazla etkilenen kesim göçmen kökenli veliler. Onlar eğitimle ilgili masraftan kaçınmıyorlar. Artık bu çocuklara göçmen çocukları olarak değerlendirmek başlı başına bir hatadır. Hatalı olan göçmen çocukların kimlikleri, pasaportları değil, sistemdir."

Daha fazlasını dinle:
 Mete Atay_İsmail Güven_Hamza Bayram

Prof. Dr. İsmail GÜVEN
Ankara Üniversitesi 
Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi

İsmail Güven
Yayından:

"Benim Almanya'da izlediğim kadarıyla veliler çocukları için ellerinden geleni yapıyorlar. Çok uzak yollardan gelip sınava sokuyorlar.

25.06.2012

Dünya Hali - 25 Haziran 2012

Güçlü dil!
Köln Valiliği himayesinde okuma yarışması düzenlendi. Türkçe-Almanca, İtalyanca-Almanca ve Yunanca-Almanca dillerinde düzenlenen yarışmaya ilgi yoğun oldu.
Okuma yarışmasının 
göçmen kökenliler açısından anlamı

Mustafa Kemal Basa
Türkiye Cumhuriyeti Köln Başkonsolosu

T.C. Köln Başkonsolosu
Mustafa Kemal Basa
Anadil eğitimi neden önemlidir?
Anadil eğitimi konusunda Türk veliler ne talep etmelidir?
Anadil eğitimi konusunda Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde Almanya’nın diğer eyaletlerine göre elverişli koşullar var. Bunun sebebi nedir?
Okuma yarışmalarının dil  gelişimi konusundaki katkısı

"Almanya'da Anadil dersi bizi tatmin eder düzeyde değil
Velilerin öncelikle veli derneklerinde örgütlenmeleri gerekiyor.
Okullarda düzenlenen konferanslara katılmaları görüşlerini bildirmeleri ve diğer velileri de ikna edecek şekilde çalışma yapmaları gerekiyor.
Köln Üniversetisinde seçmeli yabancı dil dersi olarak sunulan Türkçe dersleri var. Öyle büyük talep var ki (500 Alman öğrenci seçmiş) bir okutman yetmediği için ikinci bir okutmanı da Üniversite atadı. Çünkü Türkçe önemli, öğrenilmesi gereken bir dil.
Veli çalışması örgütlü ve sistematik bir şekilde yürütülmeli.
Anadile hakim olmak her şeyden önce kendine güven sağlar. Anadili iyi bilmediği için Almanca'yı da öğrenemeyen gençlerle karşılaşıyoruz. Bu gençler başarılı olmakta zorlanıyor. Bu uyum için de sorun oluşturuyor.
Eyaletimizde Rugsack adlı bir proje var. Amaç anneleri eğitmek.
Türkçe Alman eğitim sisteminde kurumsal olarak bulunmalıdır. bunun altyapısı hazırlanmalıdır.
Yapılan bir araştırmaya göre diğer göçmen kitlelerle karşılaştırıldığında Türk velilerin eğitime verdiği önemin en yüksek oranda olduğu ortaya çıkmıştır."


Eğitimdeki sorunumuz:
"Bu sorunların etnik kökenle, dinsel nedenle açıklanması mümkün değil. Sorunlar sosyolojik. Ana-babanın eğitim durumu çocukların eğitim hayatına doğrudan yansıyabiliyor. Düşük gelirli hane halkı gerçeğinden bakarsak:
Bugün Alman üniverstelerinde 40 bine yakın genç okuyor. 90'larda bu rakam 12 bin civarındaydı. İstikrarlı bir biçimde eğitim başarılarını arttırdıklarını görüyoruz. Eğitim sisteminde eşitlikten söz etmek çok mümkün değil. Zamanında Almanca'yı yeterli düzeyde bilmediği için özürlülerin gittiği okullara gönderilen Türk çocukların daha sonra başarılı insanlar olduklarını gördük."


Daha fazlası için dinle:
Mustafa Kemal Basa_Engin Uzun

Aysel Arsakay
Eğitimci/Yarışmanın koordinatörlerinden

Aysel Arsakay
Köln valiliğinin himayesinde düzenleneni okuma yarışması hakkında kısa bilgi
Yarışma hangi dillerde yapıldı?
Yarışmanın amacı neydi? Hedefe ulaşıldı mı?
Okuma kriterleriniz neydi? Nelere dikkat etmek gerekiyor?
Bu yarışmanın seneye tekrarı olacak mı?
Yarışmayı Köln Valiliği’nin himaye etmesi ne anlama geliyor?
Okuma yarışmasıyla ilgili mesajı?

Yayından:
"Yarışma çok başarılı geçti. Amaç çiftdilliliğin önemini vurgulamak ve çocukların okuma motivasyonunu yükseltmekti. 

Öğrencilerin motivasyonu çok iyiydi. Yaşadıkları ülkenin dili yanı sıra Türkçe'ye hakimiyetlerini göstermek için de çok iyi bir ortam yakalamış oldular.

Derste edindiğimiz izlenimlere dayanarak şunu söyleyebilirim. 


"Bizlerde yerleşmiş bir okuma alışkanlığı yok. Böyle olduğu için de aileler bunu hayata geçirmek noktasında zorlanıyorlar. Bu yüzden biz öğretmenler okumayı ön planda tutmaya çalışıyoruz. Bunu kara tahtanın önünde yapmaya çalıştığımızda çok başarılı olamadığımızı görüyoruz. Bunun için de çocukların ailelerini yoğun biçimde yönlendirecek etkinlikler ortaya koymak durumundayız. Okuma yarışması da bunun için biçilmiş kaftan. 


"Velilerin çoğu çocuklarıyla Almanca konuşuyor. Çünkü artık dördüncü nesildeyiz. Artık velilerimiz de burada büyümüş, burada okula gitmişler. Onların da rahatına geliyor. 'Almanca daha kolayımıza geldiği için çocuklarımızla Almanca konuşuyoruz',. diyorlar. Bu da büyük bir kayıp öğrenciler için. Öğrenciler birinci sınıfa başladıklarında kendilerini ifade etmekte sıkıntı çekiyorlar. Güvenip parmak kaldıramıyorlar. Kendilerini tanıtamıyorlar"


Daha fazlası için dinle:


Okuma yarışmaları dil öğretiminde hangi amaçlara hizmet ediyor?
Dil gelişiminde okuma ve TÖMER’in okuma ile ilgili projesi

Prof. Dr. Engin UZUN
Ankara Üniversitesi Türkçe Öğretim Merkezi (TÖMER) Müdürü  
Prof. Dr. Nadir Engin Uzun

Yayından:
"Bu tür etkinlikler iki dilliliğin ön plana çıkarılmasında önemli. 
Hep öğrenciler üzerinden çözümü bulmaya çalışıyoruz. Ben şahsen, bu işe başlama noktasının aileler olduğunu düşünüyorum. Ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi, çocuklarının iki dillilikle neler kazanabileceklerini fark edebilmeleri gerekiyor. 


"Dildeki engeller aslında çocuğun sosyal kültürel yaşantısının birçok 
noktasına ket vurabiliyor, engel olabiliyor. Onun için önce dildeki engelin kaldırılması, ondan sonra diğer sosyalleşmeyle ilgili süreçlerde daha rahat etmesini sağlayacaktır."

Daha fazlası için dinle:
Aysel Arsakay_Engin Uzun

kaynak: hamburghaber.de
İlgili haberler.

22.06.2012

Dunya Hali - 22 Haziran 2012

Göçmen olmayı öğrenmek
Göçmen kökenli kadınların sorunları ve umutları...

Avrupa'da yerleşik Türk toplumunun kadın nüfusu homojen bir yapıya sahip değil.

Türk toplumunun kadınları;  Avrupa'daki Türkçe konuşan, Türkiye'den evlilik yoluyla gelen, ailesi göçmen kökenli olup da Avrupa ülkelerinde doğmuş olan gibi;
çok farklı toplumsal özelliklere sahip bireylerden oluşmaktadır.

Avrupa'daki Türk toplumunun bireyleri olmanın dışında farklı özellikler gösteren kadınlarımız üzerine tespitlerde bulunan bazı kişi ve kurumlar değerlendirmelerinde kimi zaman hatalı ve yanlış yorumlarda bulunmaktalar.

A. Atilla Doğan
Dr. A. Atilla Doğan - Almanya/Köln
Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi

Yayından:
"Avrupa'daki kadınlarla ilgili zaman zaman yapılan tespitlerde, kadınların eğitim açısından, uyum bakımından geride, şiddet mağduru olduğu, Türkiye'den gelenlerin bir baskılama altında olduğu söylenir. bunu yaparken bir genelleme yapılır. Beylik sözlerle bir tanım yapılır. Ben olay mahallinden şunu söylemek istiyorum, bu genellemeler Türk toplumu tarafından tepki ile karşılanıyor. 
Bugün baktığımızda, kadınlarımızın oranları neredeyse eşitlenmiş durumda.Avrupa'daki Türk toplumunun yarısı kadın, yarısı erkek. Bu denge sağlıklı bir nüfus yapısı olduğunu gösteriyor.
Gymnasium'da kız öğrencilerin sayısı erkek öğrencilerin sayısından fazla. Kız öğrencilerin başarısının erkek öğrencilerden fazla olması sevindirici.
Kadınların yıllardır çektiği sıkıntı göz alına alınınca kadınların olumlu ayrımcılık yapmak gerekiyor.


Kadınlarımızın girişimcilik yönü de zaman içinde büyük gelişme gösterdi. Almanya'da girişimci Türklerin %30-35'i kadınlardan oluşuyor.  Önceleri Türk kadını deyince temizlikçilik akla geliyordu. Ama artık girişimciler arasında da oldukça önemli oranda kadın var. Türk kadını artık girişimcidir diyebiliriz.

Daha fazlasını dinle:
Atilla Doğan 
.........................................................
Yurtdışındaki gençlerin meslek öğrenimi süreci ve günlük yaşamda karşılaştığı sorunlar

Mete ATAY
Mete ATAY – Almanya/Bonn
Almanya Türk Öğretmenler Federasyonu Onursal Başkanı

Yayından:
"Almanya meslek eğitiminin en iyi yapıldığı ülkelerden biriydi, fakat son yıllarda büyük sıkıntılar yaşanıyor.
Son yıllarda burada okuyan, burada büyüyen çocuklara bile meslek eğitimi sonrasında iş bulma sorunu oluyor. Bu göçmen kökenli gençler için daha büyük bir sorun. Bazı işyerleri Alman gençleri tercih ediyor. Bu da Almanya'nın meslek öğrenme sistemi iyi olsa da herkese iş bulma  konusunda yardımcı olamayınca bir anlamı kalymıyor.
Almanya'nın göçmen kökenli gençlere ihtiyacı var, ancak dezevantajları var. İkidilli doğmuş olmaları bir avantaj iken bunu geliştirecek eğitimden yoksun oluyorlar.
Göçmen kökenli gençler 100'den fazla yere müracaat edip iş bulamıyorsa büyük bir sorun var demektir.Göçmen gençlerle ilgili ön yargıların artık kalkması gerek. Göçmen gençler polise karşı güvensizdir. Bu yüzden bir kavga sonrasında mağdur da olsalar polise gidip şikayetçi olmak istemiyorlar."


Daha fazlasını dinle:








Yabancı bir toplumda ergen olma, kimlik sorunu


Seda Haran
Uzman Psikolog



Yayından:


"Gençler yeni toplumda hangi davranışlarıyla kabul edilecek?
 Acaba anne babası bu özellikleri benimseyecek mi. Çocuklar bir ikilemde kalıyorlar.
Anne baba ergenlikle birlikte çocuklarına karşı tutumları değişiyor. Özellikle kız çocuklar için dışarı çıkması, akşam saatlerine kalması sorun oluyor. Bu anlamda diğer toplumla kaynaşması, sosyal hayata katılması zorlaşıyor. Ergen için en önemli şey kendi kimliğini geliştirmek. bu sırada anne babanın değil arkadaşların, akranların beğenileri öne çıkıyor.
Anne babayla fazla zaman geçirmek istemiyor, akran gruplarıyla birlikte olmak istiyor.
Su durumda ailesiyle çatışmaya girebiliyor. bazı babalar bu dönemde daha fazla denetim sağlamak istiyor, şiddete başvurabiliyor. bu durumda gencin kendisini daha iyi hissedeceği çete gibi topluluklara yönelmesi söz konusu olabiliyor."

Daha fazlasını dinle:
Seda HARAN 

20.06.2012

Dünya Hali - 20 Haziran 2012


Okulöncesi Eğitimde sanat eğitimi
Sanat eğitimi neden gereklidir?
Okul öncesi çocuklarda eğitime nasıl başlamak gerekir?
Eğitimi kimler verebilir?
Okul hayatına hazırlıkta sanat eğitiminin katkısı nelerdir?

Dilek Acer
Yrd. Doç. Dr. Dilek ACER
Ankara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Fakültesi
İlköğretim Bölümü Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalı

Yayından:
Eğitim anne karnında başlayan bir süreç.
3 yaşa doğru çocuklar paylaşmayı öğrenmeye başlıyor. Bu anlamda kurum anlamaında 36 ay yani 3 yaşta başlamakta yarar var.


Sanat eğitimi sadece çocukları farklı malzemelerle bir araya getirmek ve çocuğun bunlara dokunmasını sağlamak amaçlanıyor. Tanışıklığı sağlamak önemli. Amacımız perspektif öğretmek değil. Kafamızdaki bir takım yöntemleri öğretmek değil.
Boya da dökülebilir, etraf da kirlenebilir. Çocuk bu kaygılardan uzak olmalı.


Okulöncesi sanat eğitimi algıyı güçlendiriyor ve daha sonraki okul başarısını olumlu yönde etkiliyor.

Daha fazlası için dinle:
Dilek ACER

Yurtdışındaki Türkçe konuşan yabancı uyruklu öğrencilerin Türkiye’deki üniversiteleri tercih sebepleri
Ankara Üniversitesi’ne yabancı uyruklu öğrencilerin kabulü
Yabancı uyruklu öğrencilerin Türkiye’de karşılaşabileceği sorunlar
Yabancı Uyruklu Öğrenci sınavı

Cem Babadoğan
Yrd. Doç. Dr. Cem BABADOĞAN
Ankara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı

Yayından:
Bu sınava sadece TC vatandaşları giremiyor. Onun dışında dünyanın her ülkesinden yabancı uyruklu öğrenciler katılabiliyor.
Çok az üniversitenin yurtdışında yabancı uyruklular için sınav yapma yetkisi var. Ankara Üniversitesi bunlardan biri.

Sınavla ilgili ayrıntılı bilgi için:

http://ayos.ankara.edu.tr/

İsmail Güven
Prof. Dr. İsmail GÜVEN
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi

Yayından:
''Bazı ülkelerde Türklere karşı ön yargıları çözmüş oluyoruz. 
Zaman, mekan ve uzay ilişkilerini sorgulayan bir sınav.Bu sınavla bütün çocuklara eşit hak sağlamış olduk.Sınav içeriği daha çok çocukların  matematiksel,uzay mekan ilişkisi dediğimiz bu mantıksal verileri kullanılması yönelik bir sınav türü. Köln' de çok kesişme merkezi olduğu için çokta katılım vardı.Sınav sorunu olarak gördüğümüzde iletişim ağını iyi izleyememiş olmaları..
   İşte bu bizim TRT 'deki yayında onlara bir fırsat.Çocuklara fırsat eşitliği sağlanmış oldu.''

Daha fazlası için:
Cem Babadoğan ve İsmail Güven'i dinle

18.06.2012

Dünya Hali - 18 Haziran 2012




İki dillilik ve göç sürecinde anadilin önemi;
Eğitimde ebeveynlerin önemi ve annelerin eğitim düzeyi

Prof. Dr. Havva ENGİN 

Heidelberg Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim görevlisi 


Havva Engin


Yayından:
"Türkler sıçrama yaptılar ancak hala istediğimiz yerde değil.
30 yıldır yapılan çalışmalar çocukların Almanca'yı iyi derecede konuşamamasının nedeni Türkçeyi de kötü konuşması. Ana dilinde iyiyse ikinci dili de çok iyi öğrenebiliyor.
Bu konuda velilerimiz arasında kaygı var.
son zamanlarda gözlemlerimiz ver. Son bir iki yıl içinde görünümü Türk ama Türkçe bilmeyen çocuklarla karşılaşıyorum. Sorduğumda ana babasının kendi arasında Almanca konuştuğunu söylüyor. Veliler eğitimde başarısızlığı Türkçeye yüklüyorlar ve Türkçeden kaçıyorlar.
Dünyada Türkçeye ilgi artarken Almanya'daki Türkler kendi dillerini unutuyorlar.
Türkçe çok değerli bir dil. Ana dil kimliği oluşturur. İki dilli büyüyen bir çocuk daha başka dilleri de öğrenebiliyor. Türkçe öğrenmediği takdirde iletişim kopukluğuna da yol açıyor.


Veli derneklerimiz, STKlar zaten aktifler. Çocuklarına olabildiğince uzun süreyle türkçe öğretmeliler.
Türk ailelerin %70'irnin çocuklarına düzenli kitap okumadığı görüldü.
Bu çok yüksek bir oran.
İyi , zengin bir Türkçe konuşmamız gerekiyor ama önce o dilde konuşmamız gerekiyor.
2 yaşındaki bir çocuğun bir kelimeyi algilaması için 40 defa duyması gerekiyor. Sorumluluk birebir ebeveynlerde."


Daha fazlası için Havva Engin'i dinle


Türk Alman Dostluk Federasyonu ve Almanya’daki Türk toplumunun Alman toplumuyla kaynaştırılmasında işlevi olan örgütler

Mete ATAY – Almanya/Bonn
Almanya Türk Öğretmenler Federasyonu Onursal Başkanı
                                 Yayında:
Mete Atay
''Dostluk ödülleri 2001 yılından bu yana veriliyor. Daha önce bu ödülü alanlar arasında Otto Schilly, Johannes Rau, Alman Kültür Merkezi, Sevim Dağdelen, Vural Öger, Kemal Şahin gibi isimler var.
Claudia Roth da bu ödülü alanlardanr.
Bu yılki ödüller Berlin Eyalet meclisinde verildi.
Jüri Onur Ödülleri Berlit Eyaleti Başbakanı Wowereit ve Belediye Başkanı Ude'ye verildi.
TC Berlin büyükelçisi Hüseyin avnu Karslıoğlu da bulundu.
Politika dalında KRV Eski Uyum ve Aile Bakanı Armin  Laschet aldı.
Eğitim dalında Prof. dr. Havva Engin'e, Kültür dalında Günther Walraf aldı.
Dayanışma ödülü ise Almanya DİTİB Başkanı Ali Dere'nin oldu.
Verilen her ödül değerli ve önemli.
Dostluk örgütlerinin en önemli işlevi ön yargılarla mücadele.


Daha fazlası için Mete Atay'ı dinle


15.06.2012

Dünya Hali - 15 Haziran 2012


Göçmenlerin yaz tatili döneminde dikkat etmeleri gereken hususlar
Sıladaki yaz tatili sadece deniz ve güneş tatili değil, aynı zamanda kültür tatili de olmalıdır

Dr. Atilla Doğan
Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi
 Yayında:
''Bu tatil döneminde deniz ve güneş ilk akla gelenlerden ama son yıllarda Avrupa' da ki gerek eğitim , öğretimle ilgili sivil toplum kuruluşların yönlendirmesi gerekse Türkiye yönelik gençlerin istekleri, arzuları ve Türkiye yönelik yaşam beklentilerinin artması , Türk kültürü Türkçe ve benzeri alanlarda eğitim görmek ve hem tatil hem kültür ikisini bir arada yapmak konusunda beklentiler oluştu.Bunun ikisini aynı anda yapmak mümkün.Özellikle Avrupa'da bizi dinleyen Türkler için bu ciddi bir yatırım alanıdır.Bunlardan gelir elde edilebilir.
     Yabancı dil öğrenme konusu Avrupa'da da önemli ciddi bir yatırım ve emek verilmesi gereken alan.Türkiye'de yabancı diller konusunda gelişmeler söz konusu  ama tabi bizim çocuklarımız için Almanya , Belçika yada Fransa'da bulundukları ülkenin dilini daha iyi bilmeleri okul başarıları için gerekli olurken Türkçe ve Türk kültürüne ilişkin eksik bilgilerini de tamamlama konusunda ciddi yatırımlara ve girişimlere ihtiyaç var.Göçmen olmayı öğrenmek bir niyet değil bir harekettir ve bir emektir sonradan yapılmaz çocuklar doğduktan itibaren ailelerin başlaması gerekir.Yaklaştığımız yaz tatili de aileler için bulunmaz bir fırsat.''
Atilla Doğan'ı dinle
........................................
Yabancı toplumlarda kimlik ve aidiyet
Seda Haran
Uzman Psikolog
  Yayından:
''Bizim Türklerin yolculuğu çok uzun zamanlara dayanıyor. İlk zamanlarda da karşılaşılan en önemli sorunlar dan birisi kimlik sorunu , Türk olmak etnik köken yapısı. Geçici bir durumdu Almanya'ya gibi ülkelerde kalıcı oldu bugün 3 milyon gibi önemli sayıya ulaşıldı. Tabi ki Türküz , Türk vatandaşıyız ama oranın yaşam şartlarına uyum sağlamak çok önemli. Uyum sorunları değişik şekillerde    görülüyor . Kadının , erkeğin , çocuğun uyum sorunları farklı farklı ortaya çıkıyor. Türk vatandaşı kendi işlerini yapan , kendi dükkanını açan bir birey haline geldi. Böyle olunca da nüfusta da artışlar meydana geldi. Almanya'da olsun diğer ülkeler olsun Türklerin daha hala orada uyum sorunları olduğunu kendi Türk kültürünü sıkı sıkıya tuttuğu görülüyor. Böylece  farklılıklar ortaya çıkıyor ve gizli şiddet oluyor. Ruh sağlıkları bozuluyor. Orada ki ergen çocukların bilmediği farklı kültür sınavları oluyor. Ve böyle olunca çocuklarımız yapılan sınavlar olsun anlamadığı için zekası düşük gibi algılanıyor. Bu yüzdende hayatı sonuna kadar zekası düşük damgası oluyor. Türkler oralarda dışarıdan , şüpheciliği utangaçlığı daha fazla olan dindar görünen olarak görülüyor. Tabi  daha iyi yerlerde olan Türkler var eğitime önem veren siyasette , politikada yer alan kendi milletini koruyan Türkler'de var. Bütün bunlar aslında daha iyi yaşamak için yapılıyor fakat hepsi iyi olmuyor. Bireylerin ruh sağlıkları bozuluyor. Türklerin biraz daha esnek olmaya bakmak yenilikler  açık olmak bu sorunları ortandan kaldırır. Tabi ki Türk kimliğini de korumalılar.''      
........................................
Kadın erkek ilişkilerinde sorunlar: vajinusmus
Seda Didem ERKEN
Psikolog
Yankı Psikolojik Danışmanlık Merkezi
  Yayından:
 ''Cinsel ilişkiye müsaade etmeyecek oranda vajina kaslarındaki kasılma ve rahatsızlıktır.Tedavi edilebilecek bir rahatsızlıktır.Türkiye 'de ve diğer muhafazakar ülkelerde de ilk gece korkusunu anlatıyorlar.Genç kızlar kendi aralarında konuşularak da ortaya çıkıyor. Yıllar boyunca kıza bir şekilde kendini koruması öğretilmiş.Böyle sorunlar yüzünden istemsiz kasılma vajinanın içine girilmiyor.Erkekler bu yüzden partnerlerine    kibar davranmalıdır. Alkol , kullanımı yada bir takım , iğneler , kayganlaştırıcı ilaçlar var o şekilde halletmeye çalılıyor.Bazı insanlar bırakın ilişkiye girmeyi birbirlerine dokunamıyorlar soyunamıyorlar. Böyle olunca da ilişki  bir süre sonra bozuluyor.Bazen 5 , 6 yıllık ilişkiye girememiş çiftler var ne kadar çabuk tedavi olursanız o kadar sağlıklı oluyor. İlk önce jinekolojik bir muayeneye gönderiyoruz daha sonra tedaviye alıyoruz. Temelinde tabi yanlış bilgilenme , yanlış yönlendirme yada hastanelik olacağını düşündükleri için ilişkiye giremiyor. Hatta bazen hamile kalmaktan korktukları için ilişkiye giremiyorlar. Eğer çocukluğunda taciz falan yada bir saldırı varsa o sebepten dolayıda girilemiyor.Aşırı katı bir toplum yada günah , ayıp yada zina falan olarak öğretildiği için yanlış bilgiler böyle bir hastalığa sebep oluyor. Kızlık zarının nasıl bir işlevi olduğunu bilmiyorlar. Kendi bedeni ile ilgili sorduğumuzda bir şey bilmediği ortaya çıkıyor. Kişi organlarıyla barışık olmalıdır.''
Seda Didem Erken'i dinle:

13.06.2012

Dünya Hali - 13 Haziran 2012



Toplum halk Dansları yarışması ve Almanya Türk toplumunda halk dansları ve folklorun yeri

Mehmet Canbolat - Almanya
Hessen Toplum Gazetesi

27 Mayıs 2012 günü Almanya'nın Frankfurt şehri yakınlarındaki Langen kasabasında düzenlenen Toplum 18. Türk Halk Dansları Yarışması
Halk danslarına Türk ve Alman toplumunun ilgisi
Halk danslarını öğrenmek isteyenler için olanaklar
Halk danslarının Türk toplumunun kültüründeki yeri


Yayından:
"Bu yılki festivalin konuk bölgesi Malatya idi. Başkan da konuğumuzdu. Yöre tanıtıldı. Bunların hepsi de iki dille yapıldı. Önümüzdeki yıl, 19 Mayıs 2013 Pazar konuk bölgemiz Kuzey Kıbrıs olacak. Doğu Akdeniz Üniversitesi ile hazırlık yapıyoruz. Önümüzdeki yıl festival havasında yapılacak.
Bu festivalde Kuzey Kıbrıs ve Türkiye'nin güneyi öne çıkacak.
Türk derneklerinin bu etkinliğe katkısı önemli.
Gençlerin halk dansları eğitimi alması yaşadıkları kimlik bunalımından çıkmalarına, kişiliklerin gelişmesinde artı değer sağlıyor.
Bilim insanlarının dikkate alması gereken bir konu var.
Burada doğan gençler haritada yerini göstermekte zorlandıkları yerlere ait otantik değerleri sahrneye yansıtıyorlar. Bunun bir sebebi olması lazım."


Daha fazlasını dinle:
Mehmet Canbolat
Almanya’da Türk Halk Müziği

Hamdi Tanses - Meins/Almanya
Müzik Öğretmeni ve Türk Halk Müziği sanatçısı
Türk Halk Müziğinin Almanya’daki Türk toplumu açısından yeri
Almanya’da Türkülerin işlevi
Almanya’da müzik yapmanın koşulları
Kaliteli müzik üretmek için yapılması gerekenler
Yayından:
"Almanya'nın her köşesinde konserler verdik. Halk müziğimizi Almanya'nın sanatçılarıyla seslendirdik. Şu anda Elementler adında bir projemiz var. 
Müzik barışın, sevginin simgesidir. Türküler Anadolu insanının hamuru, mayası gibidir.
Türküleri yürekten, kalpten iletirseniz bütün dünya dinlenir. Doğru icra edildiğinde, iyi bir sesle sunulduğunda herkes dinler. Almanya'da 15 yeni Türkü besteledik. Besteler bütün insanların dilinde. Anadolu kadar önemli bir kültür yapısı olan başka bir yer yok. 
Bizde Avrupa müziğinde olmayan renkler çok. Almanya'ya geldikten sonra başka bir sanatçı oldum. Nida tüfekçi gibi ustalar bana yol gösterdi. Kaliteli müzik üretmek artık bir kişinin yapamayacağı bir şey. Arkasında bir güç gerek. Türkünün kaynağı olaylardır."


Daha fazlasını dinle:
Hamdi Tanses


Almanya’daki Türk toplumunun kültür evreninde halk dansları ve türkülerin yeri

Mete ATAY – Almanya/Bonn
Almanya Türk Öğretmenler Federasyonu Onursal Başkanı


Türk toplumunun kültür yaşamı açısından müzik ve halk dansları neden önemli?
Almanya’da Türk müziği yeterince gelişme ortamına sahip mi?
Türk müziği örnekleri kalite açısından nasıl değerlendirilebilir?


Yayından:
Türk öğrencilerinin Alman sınıflarında yer almasıyla birlikte Türkiye'den okul şarkıları oraya taşındı. Türk öğretmenler bulundukları okullarda folklor çalışmaları, koro çalışmaları gerçekleştirdi.
Bu anlamda çok dilli bir yaşamı gerçekleştirmişlerdir. Örneğin Üsküdar'a gider iken" şarkısı hemen hemen tüm etkinliklerde iki dilli olarak söylenir.
Bir de günlük yaşamdaki etkileri var.
Türk düğünlerinin hemen hemen konuklarının dörtte biri Almanlardır. Almanlarla evlilikler, ve Türkçe yayın yapan radyolar, gazeteler ve Türkiye'ye geldiklerinde Türk müziğini duyuyorlar, aldıkları Türkçe CD'lerle dönüyorlar. Bunlar hep bir kültürel etkileşimin araçları.
Türk müzik dernekleri ve bunların çatısı altında Türk müziği koroları var.
Düğün orkestraları var. Türk düğün salonlarında her hafta sonu bir iki düğün oluyor.
Bunlar da Türk müziğini yayıyor.
Müzik kurslarına Türklerin yanı sıra Balkan kökenliler ve hatta Almanlar da ilgi duyuyor.
Ayrıca hip-hop türü var ki banko birinci. Gençler kendilerini bu şekilde daha iyi ifade edebiliyorlar. Onların verdiği mesajlara dikkate almak gerekiyor."


Daha fazlasını dinle:
Mete ATAY