25.01.2013

Dünya Hali - 30 Ocak 2012


 Farklı kuşak göçmenler ve sorunları
Farklı kuşaklar ve yaşadıkları toplumla ilişkileri
Göçmenlerde kuşaklar arası çatışma
Karma evlilikler ve aile yapısında değişimler
Sosyal, kültürel farklılıkların değişimdeki etkileri

Doç. Dr. Murat Erdoğan
Hacettepe Üniversitesi
Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü


Yayından:
"Son 10-20 senedir artık insanlarımız orada kalıcı olduklarının farkındalar.
Kalıcı olan insanlarında bu toplumda daha çok bir uyum içerisinde olması beklenir.
Bu da o toplumun bütün yaşam alanlarının içerisine girmekle mümkün oluyor.
Bu alanlara girdiğiniz andan itibaren de bu sefer kendi ailenizle kopukluğu daha radikal bir biçimde yaşıyorsunuz.
Çelişkili ve zor bir durum.
Bizim yurt dışında yaşayan Türkler'in, temel olarak hala aileleri ile ilişkilerini sağlayan önemli bir faktör Türkiye ile olan bağlantıları.
Ciddi bir sevgileri var. Müthiş bir duygusal bağlılıkları var.
Bunun ötesinde evlerindeki televizyonlar üzerinden Türkiye'nin gündemini takip edebiliyorlar ve Türkiye'nin normal formatına çok yakın bir yaşam biçimine alışkınlar.
Koruyucu etki yapıyor diyebiliriz.
Ancak yakın zamanda çok zorlaşacağını söyleyebiliriz.
Şuan Türkçe konuşan gençler her geçen gün daha da azalıyor, konuşmakta daha da zorlanılıyor, hatta bazıları bunu duygusal hale getiriyorlar ve konuşmaktan utanıyorlar," çekiniyorlar. 
Böyle olunca da daha fazla köreliyorlar.


Dr. Can Ünver
Türksam Göç Araştırmaları Enstitüsü Başkanı

Yayından:
"Yarım asırdan fazla bir zaman oldu bizim iş göçü göçmenlerimiz ilk kez yurt dışına gittiklerinden bu yana.
İlk gittikleri zamanda bunlar genç, evli olmayan ve erkek işçilerdi.
Zaman içerisinde aileler getirildi, çocuklar oldu nüfus farklılaşmaya başladı.
Dolayısı ile farklı kuşaklar durumu ortaya çıktı.
Bir kaç yıllığına gidip sonra geri dönülseydi ve yerine yenileri gitseydi belki böyle bir sorunla karşı karşıya kalınmayacaktı.
Aslında ilk başta plan öyleydi.
Kabul eden ülkeler açısından sadece iş gücü olarak kabul edip getirip çalıştırıp daha sonra rotasyon gibi düşünceler vardı.
Ancak bu düşüncelerin hiç biri tutmadı.
İlk başta gidip çalıştıkları fabrikaların lojmanlarında kalanlar daha sora ayrı eve çıktılar.
Türkiye'deki siyasal ve sosyal çalkantıların da etkisi ile aslında belki getirmeyi düşünmedikleri aile fertlerini yanına aldılar."

DİNLE: Murat Erdoğan, Can Ünver

23.01.2013

Türkçe Öğretim Atağı

Avrupalı Türkler için  Türkçe Öğretim Atağı
T.C. Dışişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı,  Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü, TRT- Okul Kanalı, Ankara Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nin  paydaş olduğu ‘’Yurtdışındaki Türklere Türkçe Öğretimi’’  çalışmalarının üçüncü toplantısı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü Senato Toplantı salonunda 22 Ocak 2013 günü gerçekleştirildi.

Toplantıya projenin paydaş kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile, alan uzmanı akademisyenler katıldı. Yine eş zamanlı olarak ABD’den ve  Almanya’nın Köln kentinden  alan uzmanları video konferans ile katılarak görüşlerini bildirdiler.

Toplantı Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın’ın konuşması ile açıldı. Ardından Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aydın Ziya Özgür toplantının amacı hakkında katılımcıları bilgilendirdi.  Daha sonra söz alan YÖK Başkanvekili Prof. Dr. Şaban Çalış çalışmanın öneminden söz etti.
Soldan sağa: Atilla Doğan, Metin Özısınmaz,
Mete Atay, Havva Engin, Dilek Yankaya

En Hızlı ve En Etkili Yöntem Uzaktan Öğretim
Toplantıya Anadolu Üniversitesi Senato Toplantı salonundan katılanlar, bu çalışmanın bugün kadar Türkçe öğretimi ortaya konulan uygulamaların bir sentezi olacağı, Türkçeye yabancı olmayanlara Türkçe öğretme amacı ile hareket edileceğini ifade ettiler.

 Yabancılara Türkçe öğretilmesi ile akraba topluluklara Türkçe öğretilmesi hususunda bugün Türkiye’de önemli birikimin olduğu, bu birikim ile ortaya konulan modellerin uluslararası tanınırlığı için önemli yol alındığı belirtildi.  Gündemdeki yeni hedefin ise Avrupa’da yerleşik Türkler başta olmak üzere yurtdışındaki Türklere ve yeni nesillere iyi Türkçe öğretmek olduğu, sıfır noktasında olmayan Türk kökenlilerin; Türkçeyi iyi konuşma ve iyi anlamanın ötesinde iyi okuma ve iyi yazma düzeyine ulaşma çabası olduğu bunun gereğini yerine getirmek üzere çaba gösterildiği belirtildi.
Yurtdışındaki  Türk kitlesine eğitim-öğretim amacıyla en hızlı ve etkili  ulaşabilmenin yöntemi olarak uzaktan öğretim sisteminin tercih edildiğinden söz edilen toplantıda; Anadolu Üniversitesi’nin 1986 yılından bu yana uzaktan öğretim sistemi ile Avrupa’daki  Türklere ortaokul, lise ve üniversite düzeyinde öğretim hizmeti verdiğinin altı çizildi.

Eskişehir’deki toplantıya Köln’deki Bürodan Katıldılar
Anadolu Üniversitesi Senato salonunda gerçekleşen toplantının en etkili anları ise saat farkına rağmen Portland Eyalet Üniversitesi Türkçe Dili Programı Başkanı Associate Professor K. Pelin Başcı Grehan’ın video konferans aracılığı ile ABD’den katılması oldu. Yine Köln’deki Anadolu Üniversitesi Batı Avrupa İrtibat Bürosu toplantı salonundan; Türkçe öğretiminin önemli isimleri 2500 km. uzaktaki toplantıya eş zamanlı katıldılar.

Köln’deki toplantıya, Almanya’dan; Türk Öğretmenler Federasyonu Onursal Başkanı ve Yazar Mete Atay, Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu Üyesi ve Heidelberg Göç Araştırmaları ve Kültürlerarası Eğitim Merkezi Yöneticisi Prof. Dr. Havva Engin, Belçika’dan; Institut Libre Marie Haps Yüksek Okulu(ILMH) Türkçe Bölüm Başkanı Eser Baysal, Fransa’dan; Sosyoloji ve Siyasal Araştırmalar Proje görevlisi ve çevirmen Dr. Dilek Yankaya ile Anadolu Üniversitesi Batı Avrupa Programları Koordinatörü Dr. A.Atilla Doğan katıldılar.

Çalışma toplantısı, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın’ın; ‘’ Üniversite olarak, bütün birikimimizi ve kaynaklarımızı ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ilgili kişi ve kurumların hizmetine sunmaktayız. Yurtdışındaki Türklere ‘’İyi Türkçe Öğretmek’’ üzere de herkesin ve herkesin hizmetindeyiz. Bu toplantı, bu iradenin bir göstergesidir. Toplantıya katılmak üzere Eskişehir’e gelenlere, ABD ve Almanya’dan katkı veren uzmanlara ve Üniversitemizin idari ve öğretim kadrosuna teşekkür ederim’’ içerikli sözleriyle sona erdi.

Dünya Hali - 23 Ocak 2013


“Türkiye’den Almanya’ya Evlilik Göçü: Boylamsal Bir Niteliksel Araştırma“

Dünya Hali bu programda Doç. Dr. İlknur Yüksel-Kaptanoğlu tarafından gerçekleştirilen önemli bir araştırmayı ele alıyor.

Evlilik amaçlı göçlerin Türkiye’den Almanya’ya göçteki yeri
Evlilik göçü sürecinde yaşanan kişisel deneyimler,
Göç öncesi hazırlık dönemi
Göç sonrası gidilen ülkeye ve aileye uyum
Göç eden eşin bakış açısı
Göç alan eşin bakış açısı
Eşler karşılaştıkları koşulları nasıl algılıyor?
Sorunlarla baş etme yöntemleri neler?
Kurumsal düzenlemeler
Türkiye’de düzenlenen uyum kursları ne kadar yardımcı oluyor?
 İlknur Yüksel-Kaptanoğlu












Doç. Dr. İlknur Yüksel-Kaptanoğlu
Hacettepe Üniversitesi
Nüfus Etütleri Enstitüsü

Dr. Can Ünver
Türksam Göç Araştırmaları Enstitüsü Başkanı

Doç. Dr. İlknur Yüksel-Kaptanoğlu

Yayından:
"2010 yılında 4 kişi ile başlattığımız çalışmalarımızı 2011 yılında, 1 yıllık süre içerisinde tamamladık.
Almanya'da özellikle son dönemlerde göçmenlerle ilgili ve evlilik göçü ile gelenlerle ilgili kamuoyunda bir çok tartışma vardı.
Yapılan sosyolojik araştırmaların bir çoğunda da Almanya'ya göç etmiş ve orada yaşayan insanların sorunları ele alındı.
O yüzden biz, göç etmeden önce, Türkiye'de ki  Almanya'ya gitmek isteyen eşlerin neler düşündüğünü merak ettik.
Büyük bir hevesle gitmek istemelerinin sebebi nedir, acaba bir kültürel bağ olması mı gibi sorulara cevap bulmak için yola çıktık.
Çalışmalarımız 4 aşamada gerçekleşti.
İlk görüşmemizde hayat hikayelerini anlamaya çalıştık ve eşlerini nasıl tanıdıkları konusunda bilgi aldık.
İkinci görüşmemizde daha çok Almanca kurs ortamı ve göç etme hazırlıkları konusunda yoğunlaştık.
Daha sonra Almanya'ya dair ilk izlenimlerini öğrenmeye çalıştık.
Son olarak da nasıl bir uyum içerisinde olduklarını anlamaya çalıştık.

Biz burada teknolojinin çok büyük bir etkisi olduğunu gözlemledik.
Daha önceki yapıdan çok farklılaşan bir yapı söz konusu.
Eskiden aileler daha çok belirleyici ve karar vericiydiler.
Ancak cep telefonu ve internet üzerinden yapılan görüşmeler çiftlerin biraz daha bağımsız hareket edebilmelerine neden oldu."


Dr. Can Ünver

Yayından:
"Bu çok karmaşık bir olgu. Tek bir araştırma ile bütün sonuçları ele almak mümkün değil.
Almanya'da 2007 yılında getirilen dil zorunluluğu aile birleşmelerinde ciddi engeller ortaya çıkardı.
Bu işin insan hakları açısından eleştirilmesi gereken bir yönü ve ortaya çıkardığı sosyal sorunlar nedeni ile hem insanlar için hemde ülkeler için sıkıntı yaratan bir tarafı var.
Almanya'da yaşayan vatandaşlarımızın duruşunda düşüncelerinde farklılıklar olduğunu görüyoruz.
Önceden aile büyüklerinin evladım orada yalnız kalmasın, buranın kültürünü unutmasın düşüncesinden dolayı akraba evlilikleri oldukça fazlaydı.
Ancak buradan gidenlerin açısından baktığımızda olaylar biraz farklı.
Giden insanlar hem az tanıdığı bir kişiyle hayatını birleştirecek hemde bambaşka hiç tanımadı bir ortama adapte olmaya çalışacak.
Dolayısı ile son derece güç bir durum bu.
Engellerin çıkarılmasına insan hakları açısından karşı çıkıyoruz ama öte yandan da insanların böyle hazırlıksız gelmesi bazı sıkıntıları beraberinde getiriyor.
Hazırlanmak istense ne kadar hazırlanılabilir oda ayrı bir konu.
Bu şartlar altında evliliği sürdürmekte çok kolay değil.
Geçmişte bir çok erken boşanmalara, büyük bir hayal kırıklığı ile geri dönmelere ve ortada kalan çocuklara şahit olduk.
Bunları insan odaklı yaklaşımlarla çözmek mümkün.
Bu yüzden böyle bir araştırmanın var olmasını ben önemsiyorum."

 Dinle: İlknur Yüksel-Kaptanoğlu, Can Ünver 1. Bölüm
 Dinle: İlknur Yüksel-Kaptanoğlu, Can Ünver 2. Bölüm

16.01.2013

Dünya Hali-16 Ocak 2013

Ortak Akıl Platformu ve Sivil Toplum örgütlenmesi 


Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından düzenlenen (11-13 Ocak 2013 Antalya) "Ortak Akıl Platformu Çalıştayı" tamamlandı. 
Çalıştay'dan bir görünüm
TÜBİTAK'a bağlı TÜSSİDE'nin moderatörlüğünde gerçekleşen Ortak Akıl Platformu Çalıştayı’nda stratejik yönetim modelleri uygulandı. Çalıştayda ABD'den Japonya'ya, Bosna Hersek'ten Sudan'a kadar birçok ülkeden STK Temsilcileri, akademisyenler, medya kuruluşları temsilcileri ve toplumun farklı kesimlerinden vatandaşlarımız yer aldı. Çalıştaya ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarından da temsilciler katıldı. Antalya'da iki gün süren Ortak Akıl Platformu Çalıştayı çekilen aile fotoğrafının ardından sona erdi. 
Ortak akıl platformunun amacı neydi?
Türkiye son dönemde Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı vasıtasıyla yurtdışındaki vatandaşlarımıza yönelik neler yapmaya çalışıyor?
Sivil toplum gücünü nereden alıyor?
Yurtdışındaki Türklerin sivil toplum örgütlenmesinde hedef nedir?

Gazali Çiçek

Başbakanlık yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
Kurumsal İlişkiler ve İletişim Daire Başkanı

Zerrin Konyalıoğlu 

Hamburg Veliler Birliği 2. Başkanı

Zerrin Konyalıoğlu teknik nedenlerle telefon iletişiminde yaşadığımız sorun nedeniyle sivil toplum örgütlenmesi konusundaki görüşlerini programımıza e-pota ile gönderdi:


"Yurtdışındaki Türkler artık kendi kimliklerin ve kültürlerin önemin farkında ve bu degerleri koruyup aynı zamanda bulundukların toplumun saygı değer bir parçası olmayı hedefliyorlar. Dernekler partilere neredeyse bir alternatif oluyor. Partilerin masaya yatırmadığı sorunları ele alabiliyorlar ama burada dernek çalışmalarına katılma amacı da çok önemli. Bazı dernekciler belirli konuları gündeme getirmek isterken baze dernekciler ise kendi şahıslarını gündeme getirmekte meşgul. Tüm dernekler üye adayları ve yaptıkları projeler ile masraflarını karşılar. Bu durumda, zaman zaman istemediğiniz projeleri uygulamak mecburiyetinde kalırsınız. Alman devleti ve vakıfların bir şekilde dernekler üzerinde uyum politikası uygulamaları var. Örneğin çifte vatandaşlık ile tek bir proje yok ama Alman vatandaşlığına ve Almanca öğrenme projeleri var. Burada illa vatandaşın arzu ettiği değil, daha çok devletin hedeflediği projeler uygulanıyor. Hamburg'da yabancılar tarafından kurulmuş yaklaşık 450 dernek var. Asıl diğer yabancı dernekler ile ortak adımlar atmak gerek. Çünkü yabancı olduğumuzdan ortak sorunlarımız da var. Sonuçta her dernek toplumsal ve siyasal açıdan yurtdışındaki vatandaş için bir destek olabilir."



Doç. Dr. Murat Erdoğan

Hacettepe Üniversitesi
Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü

Dr. Can Ünver

Türksam Göç Araştırmaları Enstitüsü Başkanı


Gazali Çiçek


Yayından:

''Ortak Akıl Platformunu bir dizi çalışmanın sonrasında ortaya çıkmış bir çalıştay olarak tanımlayabiliriz.
Kurumumuz 2010 yılında kuruldu.
Kurulumuzun mevcut yapısında en çok göze çarpan 3 oluşum var. Bunlar danışma kurumları.
Bu danışma kurumlarını yurt dışı vatandaşlar danışma kurumu, soydaş akrabalarla ilgili danışma kurumu, öğrenciler danışma kurumu olarak sayabiliriz.
Bu danışma kurumları bir araya geldiklerinde ülkemizin ilgili meselelerinin bakış açısını ortaya koyuyor.
Yurt dışındaki vatandaşlar ile ilgili bu güne kadar bir dizi çalışmalar gerçekleştirdik.
Bunlardan ilki sınır kapılarında anket çalışması. Toplam 4000 bin kişi ile sınır kapılarında anket yapıldı.
Daha sonra Burdur'da döviz ile askerlik yapan askerlerimizle bir anket çalışması yapıldı.
Bunların haricinde belki vatandaşımızı en çok ilgilendiren konulardan bir tanesi olan, yurt dışında oy kullanma meselesi ile ilgili kanun çalışması yapıldı ve kanun meclisten geçti.
Bundan sonraki seçimlerde vatandaşımız, bulunduğu ülkelerde, temsilcilerimiz vasıtası ile oylarını kullanabilecekler.''


Dr. Can Ünver


Yayından:
''Ortak Akıl Platformunun Türkiye'de alışılmamış bir kamu yönetimi anlayışı var.
Sadece biz biliriz biz yaparız anlayışından uzaklaşarak fevkalade bir çalışma içerisinde oldukları kanaatindeyim.
Yöntem olarakta, anlayış olarakta, yaklaşım olarakta çok iyiler.
İnsanlarımızın bir açlığı var, o açlığı gidermeye çalışıyor şuanda bu kurum.
Bu önemli ve ilerisi için çok umut vericidir.
Hatta yıllardır bu işin içerisinde olan ben kendi adıma söylüyorum aklımıza gelmeyecek şeyleri ortaya çıkardılar.
Belli ki bu işi yaşıyorlar, yaşadıkları ülkede bu eksikliği yaşıyorlar.
Kurumun çok genç ve çok yetenekli bir personel kadrosu var.
Çok başarılı olacaklarına inanıyorum ve heyecan duyuyorum.''



Doç. Dr. Murat Erdoğan


Yayından:
''2007 yılında yurt dışındaki Türklere yönelik bir strateji belgesi çalışması yapmıştık.
Bu strateji belgesi toplantısına gittiğimde ben çok şaşırmıştım.
Çünkü yurtdışında yaşayan Türklerle ilgili bir strateji belgesi çalışmasıydı ama geneli kamu kurumu görevlisiydi. Sivil toplum yoktu. Medya yoktu.
Daha sonra bu çalışmayı biz Gebze'de Tubitak tesislerinde gerçekleştirdik.
Çok yaratıcı bir ortamdı çokta işe yaramıştı.
Yapmış olduğumuz strateji belgesinde yurt dışında yaşayan Türklerle ilgili genel sıkıntılar ortaya çıkmıştı.
Devletle kopukluk, sivil toplum örgütlerinin yeterince gelişmemiş olması, sivil toplum örgütlerinin arasındaki iletişim sorunları vs. vs.
Bu konuda bir takım akademik çalışmalara ve kuruma ihtiyaç var.  Orada bunlar dile gelmişti.
Yurt dışındaki Türkler belirli bir sayıya, belirli bir olgunluğa, belirli bir güce ulaştıktan sonra hem onlara yarayacak hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yarayacak ne yapılabilir sorusu devlet kurumlarında tartışıldı.
Burada sıkıntı genel bir stratejinin belirlenemiyor olması ve yurt dışındaki Türklerden bu anlamda katkı alınamıyor olmasıydı.
Şimdi artık bu ikisinin bir araya geldiği olgunlaştığı bir döneme girmeye başladık. Son 10 yılda Avrupa'da yaşayan Türklere karşı bir ilgi var.''


 DİNLE: Gazali Çiçek, Murat Erdoğan, Can Ünver : 1. Bölüm


Dr. Can Ünver


Yayından:
''Türkiye'den kalkıp kırsal bölgeden Avrupa'ya giden insanlarımız, kendilerinden hiç beklenmedik bir performansla ciddi dernekler oluşturdular.
Demek ki Türklerin bir organize olma örgütlenme kabiliyeti var. Bu sevindirici bir şey.
Fakat bu aynı zamanda çeşitli etkilerle ciddi bölünmelerle de devam etti.
Zaten bunun farklı olması da beklenemez. Tek bir çatı altında bütün kurumları toplayamazsınız.
Farklılıklar illa ki olacaktı. Şimdi buradaki olay o farklılıklarda birleşmektir. ortak fikirlerde birlikte olunmalıdır.''


Doç. Dr. Murat Erdoğan

Yayından:''Kendi ülkesinden çıkıp başka ülkelere yerleşmiş, yerleştiği ülkede kendi varlığını sürdürebilen ve aynı zamanda kendi ülkesiyle de bağlantısını güçlü bir biçimde sürdürebilen gruplara diaspora diyoruz.
Bizim diasporalaşmada esas sıkıntımız nitelik konusunda yeni yeni ilerliyor olmamız ve Türkiye'deki iç yapısal sorunların Avrupa'daki vatandaşlarımızı etkilemesi.
Yurt dışında yaşayan Türkiye kökenli insanların çok olağan üstü bir Türkiye ilgisi var.
Bu bir taraftan iyi bir şey ama diğer taraftan da biz burada bir araya gelemiyoruz
Bunu aşabilmenin yolu yaşadıkları ülkenin sorunlarına konsantre olmaları ve orada güçlü olmanın yollarını bulmaları.
Sivil toplum örgütlerininde bulundukları ülkede etki yaratabilecek, kendi sorunlarını çözebilecek kapasiteye ulaşması gerek.''


Gazali Çiçek

Yayından:
''Maalesef güçlü bir şekilde insanlara proje sunabilecek ve bunun sonrasında insan kaynağıyla bunu uygulayabilecek sivil toplum kuruluşlarımızın sayısı çok az. Biz bu konu ile ilgili 2 yıldır ciddi araştırmalar yapıyoruz. Bilgiler edinmeye çalışıyoruz.
En profesyonel görünen derneklerde dahi bu sorunun olduğunu görüyoruz.
Biz diyoruz ki tıkandığınız yerde biz olmalıyız.
Sivil toplum sivil toplum olarak yapması gereken her şeyi yapmalı. Çalışmasını, faaliyetini, vizyonunu, stratejisini ona göre belirlemeli.
Çalışmasını yaparken bir yerde tıkanmış olabilir, bir yerde bizden ufak bir destekle bir seviye atlayacak olabilir, o zaman bize gelmeliler.
Sorunlar ne kadar çok konuşulur ne kadar çok dile getirilirse, çözümleri o kadar yapıcı olur ve sürat ile hareket edebiliriz diye düşünüyorum.''


 DİNLE: Gazali Çiçek, Murat Erdoğan, Can Ünver : 2. Bölüm

11.01.2013

Hacettepe Üniversitesi Avrupa'da

Sergide yer alan eserlerden
biri de Cengiz Aktaş'a ait
“Hacettepe Üniversitesi Avrupa'da:
HACETTEPE KOLEKSİYONU’NDAN ÇAĞDAŞ TÜRK RESİM SANATI: 45.YIL 45 ESER”


Hacettepe Üniversitesi, kuruluşunun 45. Yılı etkinlikleri kapsamında, yaşayan 45 ünlü Türk Ressamının eserini Avrupa Birliğinin merkezi Brüksel’de sergiliyor.

Büyük bir bölümü Hacettepe Sanat Müzesi koleksiyonundan seçilen “Hacettepe Koleksiyonu’ndan Çağdaş Türk Resim Sanatı: 45.yıl 45 Eser” sergisi Brüksel Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ev sahipliğinde 11 Aralık 2012 Salı günü 18.30’da bir konser ile açıldı. 18 Ocak 2013 Çarşamba gününe kadar sürecek olan sergi, Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği Daimi Temsilciliği, Brüksel Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ve Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü’nün ortak organizasyonu ile gerçekleştiriliyor.

Hacettepe Üniversitesi, ülke bilim ve sanatını evrensel ölçeğe taşımanın yanı sıra kurumsal ve sosyal sorumluluk ilkesi doğrultusunda düzenlediği kültürel ve sanatsal etkinlikler kapsamında, Hacettepe Sanat Müzesi Koleksiyonu ve ülkemizin önde gelen sanatçılarından sağladığı, seçkin eserler aracılığıyla, kültürel birikim ve değerlerimizi uluslararası platformda kamuoyu ile paylaşıyor. İlk kez bir Türk üniversitesinin yurtdışında bu kapsamda gerçekleştirdiği serginin Brüksel sonrasında, başta Avrupa olmak üzere, dünyanın önemli kültür başkentlerinde gerçekleşmesi öngörülüyor.

“Hacettepe Koleksiyonu’ndan Çağdaş Türk Resim Sanatı: 45.Yıl 45 Eser” sergisinde, başta eserleri ülke sınırları dışında da yankı uyandıran, Burhan Doğançay, Özdemir Altan, Devrim Erbil, Zafer Gençaydın, Halil Akdeniz, Bubi, İsmail Ateş, Ferhat Özgür ve Adnan Turani olmak üzere, yaşayan Türk Sanatının güçlü bir seçkisi ilk kez Avrupa Birliği’nin başkenti Brüksel’de sanatseverler ve Avrupa kamuoyu ile buluşuyor.






9.01.2013

Dünya Hali - Biz Burada Kalıcıyız - 09 Ocak 2013


Göçmen toplumun özellikleri ve kendi aralarındaki ilişki biçimleri


1. Dayanışma ilişkileri
2. Dernekleşme ve örgütlenme ilişkileri
3 Hemşeri dernekleri
4 İnanç ve cami dernekleri
5. Sosyal paylaşımlar, toplanma, eğlenme, düğün ve diğer paylaşımlar


Doç. Dr. Murat Erdoğan
Hacettepe Üniversitesi
Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü


Dr. Can Ünver
Türksam Göç Araştırmaları Enstitüsü Başkanı


Mete Atay
Türk Öğretmenler Federasyonu Onursal Başkanı


Dr. Can Ünver


Yayından:
''İlk Avrupa'ya giden göçmenlere, Türklere baktığımızda müthiş bir dayanışma ihtiyacı içerisinde olduğunu söylemek mümkün.

Tanımadıkları bilmedikleri bir kültüre, bambaşka bir diyara gidip, orada yaşamlarını sürdürmek durumunda kaldıklarından dolayı yapacakları tek şey kendileri gibi konuşan, kendileri gibi olan insanlarla dayanışma içinde olmaktı.
İlk örgütlenme de bu şekilde başladı.''



Doç. Dr. Murat Erdoğan

Yayından:
''İlk giden işçi gruplarında gerçek anlamda sanayinin devamı için bir araç algısı vardı.
Bu insanlar belirli bir ihtiyaç adına davet edildi ve işleri yapıp belirli bir süre sonra geri dönmeleri bekleniyordu.
Ne kadar süre kalacağız, ne kadar burada kalıcıyız düşüncesi ile de bağlantılı olarak örgütlenmenin ötesinde bir dayanışma duygusunun ortaya çıktığını gördük.
Örgüt kurmak, dernek kurmak hayırla anılan teşvik edilen şeyler değildi.
Bizim konsolosluklarımız bu dernekleşmelere, örgütleşmelere her zaman mesafe ile yaklaştılar. Olacaksa bizim etrafını çizdiğimiz ve bizim kontrolünü sağlayabileceğimiz şeyler olsun düşüncesi vardı.
''



Mete Atay

Yayından:

''Buraya gelen işçilerin en büyük sorunu dil sorunuydu.
İş yerlerindeki ihtiyaçlarını karşılayabilmek için tercümanlara ihtiyaçları vardı.
Pasaport ve çalışma süresinin uzatılması, ev bulma, aileleri yanına getirme ilk yıllardaki temel sorunlardı.
Almanya’nın o yıllarda sembolü olan istasyonlarda ki buluşma yerleri zaman içerisinde dernekleşmeye, akrabalık ilişkileri arasındaki dayanışmalara dönüştü.
İlk yıllarda buraya gelen vatandaşlarımız, kırsal kesimden gelmiş olmalarına, işçilik vasıflarının bulunmamasına ve dillerinin olmamasına rağmen sendikalarda çok büyük etkinlikler göstermiş, kendilerini kanıtlamaya çalışmışlardır.''


DİNLE: Murat Erdoğan, Can Ünver, Mete Atay : 1. Bölüm Süre: 22'38"


Dr. Can Ünver

 

Yayından:
''Her dönemin kendine özgü koşulları ve ruhu vardır. Ona göre değerlendirmek lazım.
Netice itibari ile Türkiye’deki koşullar, yaşadıkları ülkelerdeki koşullar değiştikçe yeni biçimler ortaya çıkıyor.  Yani ilişki biçimleri ve davranış biçimleri ortaya çıkıyor.
Çok önemli sendikacılarımız yetişti. Türkiye’de sendika ile hiç bir alakası olmayan,  hayatında sendikal örgütlenmeyle hiç ilgisi olmayan kişiler gayet başarılı roller oynadılar.
Artık işçi sayımız az, işçimiz kalmadı pek fabrikalarda.
İşveren derneklerimiz, ticaret sanayi odalarımız var. Gençlik biraz daha farklı.
Çeşitli biçimlerde ortaya çıkan örgütlenmenin artık daha çok içinde yaşanılan toplumun örgütlenmeleri içine doğru kaymasını bekliyorum ben şahsen.
Bununda akıllıca bir şey olacağını düşünüyorum.
''


Doç. Dr. Murat Erdoğan


Yayından:
''Bizim hala başımızda olan sıkıntılardan biri, vatandaşlarımızın kendi yaşadıkları ülkelerin sorunlarından çok Türkiye’ye konsantre olmaları. Bu çok önemli bir handikap.
Bunun iki tane temel sebebi var.
Bir çok Avrupa ülkesinde bir çok yabancı var. Türklerin bunlardan ayrılan önemli yönü, kendi aralarındaki ilişkilerin her şeye rağmen güçlü olması. Aile ilişkileri çok güçlü.
Bu aile ilişkileri insanların sürekli Türkiye’yi ziyaret etmesini sağlıyor ve bu da diyaloğu arttırıyor.
Diğer sebep ise televizyonlar. Teknolojinin gelişmesi ile artık tüm televizyon kanalları izlenebiliyor.
Türkiye’de neler olup bittiği tam anlamıyla biliniyor. Bu gurur duyacağımız bir şey ama bu ilginin en az bu kadarının da yaşadıkları ülkeye de olmaları lazım.
Almanya’nın ekonomik politikası, Almanya’nın emeklilik politikası, onları birinci derece ilgilendiriyor.
Bunların yerelde bunlara konsantre olmaları ve bunlarla mücadele etmeleri çok önemli bir şey.
''



Mete Atay


Yayından:
''Ben büyük bir çoğunluğun buradaki politikaya daha yakın olduklarını. daha çok ilgi gösterdiklerini ve göstereceklerini düşünüyorum.
Bu yıl Almanya’da Türk sivil toplum örgütlerinin büyük hazırlıkları var. Çifte vatandaşlık kampanyası başlatmaya çalışıyorlar. Eğer Almanya’daki bu siyasi partilerde eylül ayındaki seçimde bazı siyasi partilerin dediği gibi çifte vatandaşlığı tanırlarsa ve yerel düzeyde seçme seçilme hakkı verirlerse, ben ibrenin tekrar Almanya’ya döneceğine inanıyorum.''


 DİNLE: Murat Erdoğan, Can Ünver, Mete Atay : 2. Bölüm Süre: 24'06"

2.01.2013

Dünya Hali - Biz Burada kalıcıyız - 02 Ocak 2012


Biz Burada kalıcıyız
Programın genel amaçları
Ele alınacak konular
Bu programı yapmak neden önemli
Göç öncesi yaşam ve göç kararı alma süreci

Yüksel Pazarkaya
Şair-Yazar










Mehmet Canbolat
Almanya’da Türkçe yayınlanmakta olan Toplum Gazetesi sahibi










Dr. Can Ünver
Türksam Göç Araştırmaları Enstitüsü Başkanı

İsmet Korkmaz – Almanya’ya gitme sebebi: 2011 yılında Dünya Hali’nde yayınlanan röportajından bir bölüm

Ayla Tuna - – Almanya’ya gitme sebebi: 2011 yılında Dünya Hali’nde yayınlanan röportajından bir bölüm

Mahmut Gülçiçek - Almanya’ya gitme sebebi: 2011 yılında Dünya Hali’nde yayınlanan röportajından bir bölüm

Yüksel Pazarkaya

Yayından:
''1961 yılı sonlarında Türkiye’den Almanya’ya göç hareketi başladı. Düzenli bir göç hareketiydi.
Almanya Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yapılan Ankara sözleşmesinin bir sonucu olarak, Almanya’nın ihtiyacı olan işçilerin Türkiye’den gönderilmesine başlandı.
1973 yılında Almanya tarafından bu göçün durdurulma kararının, federal mecliste alınmasına kadar Türkiye’den Almanya’ya işçi göçü devam etti.
 Bunun sebebi de o zaman Almanya ‘da baş gösteren dünya petrol krizi sonucu ekonomik bir aksamaydı. İşçiye ihtiyaç kalmamıştı.
Bugün baktığımız zaman Almanya’da Türk toplumu bölünmez bir parça haline geldi.
Yaklaşık 3 milyon Türk kökenli insan yaşıyor Almanya’da.
Bu sayılar da Almanya’da artık bir Türk varlığının ve bu varlığın sürekliliğinin göstergesi diye düşünüyorum.''


Mehmet Canbolat


Yayından:
''50 yıl öncesinde Türkiye’den Almanya’ya göç eden vatandaşlarımızın amacı, 1,5 yıllığına buraya gelip Türkiye’deki bir eksiği kapatması, daha somut ifade ile bir ev sahibi olması şeklindeydi.
Fakat daha sonra çocuklarımıza da bir ev yapalım, onların da bir evi olsun derken bu hesaplar 15-20 yıla kadar uzanabildi.
Ancak gelinen noktada 50 yılı aşkın bir süre sonunda Türk toplumunun sadece Almanya’da değil değişik Avrupa ülkelerinde de artık kalıcılı oldukları son 10 yılda kesin bir konuma dönüştü diyebiliriz.''


Dr. Can Ünver


Yayından:
''İlk zamanlarda gurbet hadisesi tam anlamıyla yaşanıyordu.
Bugün artık öyle bir şey yok. Sınır ötesi bir yaşam ortaya çıktı. Bu sınır ötesi yaşam biçimini de herkes benimsemiş durumda.
Güzel bir noktaya geldik diye düşünüyorum. Kalkmayan sorunlar tabi ki var ama önceden hiç düşünülmeyen noktalara gelmiş bulunuyoruz.
Şimdi ki noktanın iyi bir analizini yapmak ve ona göre de bundan sonrası için neler yapılması gerektiğini tartışmak konuşmak gerekir.''


 Yüksel Pazarkaya, Mehmet Canbolat ve Can Ünver'i DİNLE : Sür 46'32"